Tarih felsefesinin sorunları, iki odak noktasına sahiptir: res gestae ve historia rerum gestarum. İlki, yaşanmış geçmiş anlamında tarihi ifade ederken; ikincisi geçmişteki olayların bilinme ve aktarılma biçimini ifade eder. Modern felsefenin tarih sorununa yaklaşımının bu kadar kesin bir ayrıma dayandığı söylenemez. Geçmiş bir olayın gerçekten nasıl yaşandığını ifade eden bilginin, mutlak bir kesinlik taşımadığını kabul eden modern felsefe, tarihin bilgisine kuşkuyla yaklaşır. Ancak bu kuşku, Aydınlanma döneminde yerini belli belirsiz bir güvene bırakır. Çünkü “ilerleme” düşüncesiyle tanımlanan Aydınlanma, bir süreç olarak gördüğü tarihe bir “amaç” yükler. Bu düşüncenin teolojik bir kökene sahip olduğunu ortaya koymak isteyen bu çalışma, modern felsefenin tarih bilgisine yönelik kuşkusunun yerini güvene bırakmasının izlerine işaret etmek amacındadır. Böylece modern felsefenin, tarih sorunu konusunda teolojik kökenini aşıp aşmadığı sorusuna yanıt aranmaktadır.